Çünkü potansiyeli elektrik alanın yollu integrali olarak tanımlıyorsun, ya da elektrik alan potansiyelin gradyanı. Öyle olunca, öyle tanımlayınca da böyle oluyor.

Elektrik alan vektörü ile yol vektörünün skalar çarpımı potansiyel farkını veriyor, o yüzden de maksimum değişim elektrik alan yönünde oluyor, bu yön de eş potansiyellere dik yön oluyor... sanırım...

Grip virütik bir hastalık olduğu için ilaçla virüsü öldüremiyorsunuz, ama ne bilim vücudun kırıklığını, gribin neden olduğu semptomları azaltıp (burun akıntısı, kırıklık vs) dolayısıyla genel mutluluk endeksini, moralini düzeltiyorsa, bunun bağışıklık üzerinde çok olumlu etkisi olduğu biliniyor.

Dolayısıyla ilaç, olmazsa olmaz değil, çok gerekli değil ama hangi ilaç olduğuna bağlı. Bazıları hiç gerekli olmayabilir.

İlaç olmasa vücut kendi hastalığını yenebilir.

İlaçların çalışma mantığı bir yeri iyileştirirken, başka yeri yan etkilerle bozmak hiç değil. Yine de bazı/birçok ilacın yan etkileri olabiliyor.

Başı ağrıyan biri minoset veya parol içmezse sonsuza dek başı ağrımayacak. Ağrının neden olduğu da tam açıklık kazanmış birşey değil. Muhtemelen uyuyunca, ya da zamanla geçer. Ağrı kesiciler ağrı eşiğini değiştirip ağrıyı hissetmeni engelliyor, ağrın erken bitti sanıyorsun. Biteceği zaman da kendi bitiyor zaten nasıl oluyorsa.

İlaçların mantığı bir yeri iyileştirirken başka bir yeri bozmak değil. Yan etkileri var tabii ama asıl amaç bu değil, herkeste ve her zaman olmuyor zaten o yan etkiler.

Grip virüs zaten, ne yaparsan yap bir süre hasta gezeceksin, ilaçlar gribi tedavi etmiyor, semptomları azaltmaya çalışıyor. Ağrı kesici içmezsen tabii ki aynı sürede geçecek o grip ama ağrı çekeceksin. Kişinin kendi tercihi.

ben de gerekmedikçe ilaç içmeyi sevmem ama regl ağrılarım çok şiddetli oluyor mesela.
saatlerce o ağrıyı çekmek istemiyorum. Eğer midemde karaciğerimde sorun yoksa içerim ben o ilacı.

bazı insanlar katiyyen ilaç içmem diyor, başı da ağrısa kıçı da ağrısa, peki iyi güzel kendi seçimi.
Ama durup durup ortalıkta oram buram ağrıyor diye afra tafra yapıyor, kafa şişiriyor ağlıyor inliyor. ben de bunu anlamıyorum.
-E ilaç iç?
-Yok ben ilaç içmeyi sevmiyorum.
-kıvran dur o zaman teallaam

Aslında sorun şurada başladı . Doktora gidiyorsun önemli bir şeyin yok diyor. Rahatlaman için 3 tane ilaç veriyor. Bunları içmek zararlı değil mi ?

semptomatik tedaviye hasta kendi karar verebilir. eğer ben idare ederim diyorsa ilacını içmesine gerek yok. ben ağrı çekmek istemiyorum diyorsanız da haplar orada.

Mesela öksürük şurubu içmeyin derler, çünkü vücut öksürerek atarmış mikropları (veya her neyse)
Veya burun akıntısı da aslında vücudun bir savunma mekanizması sanırım, ama biz günlük hayatımızı aksattıkları için bu semptomları önlemeye çalışıyoruz.

tüm insanlar o istasyonda mı yaşıyor artık yani? dünyada kimse kalmamış mı? ben orayı az kişinin yaşadığı geçici bir yer gibi algılamıştım.

peki cooper döndüğünde yaşlı olan kızı orada değildi. bir yerden getirdiler. nerdeydi nereden getirdiler?

benim bildiğim henüz gezegene gitmediler, gidiş yolundalar ve tek bir araç yok. birden fazla uzay aracı ile gidiyorlar. brand ise gezegende koloni kurmakla meşgul. hatta en sonda murph, brand için orda yalnız falan diyodu, gitmesi için teşvik ediyordu cooper'ı.

bütün insanlık o geçici satürn'ün yörüngesindeki istasyonda. brand'in gittiği yer ise asıl gidecekleri gezegen.

Kızı başka bir istasyondaydı, dünyada değil. Yaşlı birini aktarmak zor ve tehlikeli olduğu için zaman alıyor gelmesi.

Dünyayı terk etmişler. Muhtemelen yaşayan da kalmıştır arkada, bilinmiyor sanırım.

Diğer gezegene ise henüz gitmemişler. Dünya dışına çıkıp yaşama ortamı kurdukları için henüz aciliyeti yoktu belki, ama zamanla kaynaklar tükenince gideceklerdir herhalde.

@senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin_yine

zamanda yolculuk yaptıgı yok. yeni dünya'nın kurulacagı gezegen orası. aynı zamanda gerçekleşen olaylar bunlar.

ben de henüz koloni kurulmadı olarak anlamıştım. anlaşılan dünyayı terketmişler ama henüz bir gezegene yerleşme durumu gerçekleşmemiş. uzayda birden çok istasyon ile birlikte sürüklenerek yaşıyorlar hala.

brand ile cooper kayalıklı gibi gezegen fos çıkınca bari b planını uygulayalım, yakıt da yok amk. mekiği boşa alıp karadeliğin çekim gücünden zıplayıp şu öbür gezegene gidelim diyorlar. tam giderlerkene cooper artislik yapıp "ben karadeliğe gidiyom hadi eyvalla diyip ayrılıp karadeliğe dalıyor. sonra oradan mors alfabesiyle genç kızına formülleri yolluyor, kız da yerçekimi ile ilgili denklemi çözüp dünya halkını kurtarıyor. satürn yakınlarına götü başı bir, rulo şeklinde bir yer kuruyorlar. buranın geçici veya kalıcı olduğuna dair bir bilgi hatırlamıyorum. gerek de yok, insanlık kurtulmuş, dünyadan ayrılmış.

sonra brand'i öbür gezegene dondurulmuş döllenmiş tohumları ekerken görüyoruz. meğersem o da oraya ulaşabilmiş, b planı diye bahsettikleri şeyi uyguluyor, o gezegene koloni kuruyor.

tek bilinen şu ki, insanlık dünyadan ayrılıp kurtulmuş, ve ayrıca brand öbür gezegende koloni kurmaya başlamış.

sonra öbür gezegene gidecekler falan yok filmde. zaten olmasın da o ney lan öyle, brand cepten arayıp "heyooo bura iyiymiş kalkın gelin sokim kolonisine" deseydi olmazdı pek.

yaşlı murph bir yerden gelmiyor. onu da dünyadan rulo istasyona getirmişler. karadelikteki cooper'ı da bulmuş oraya getirmişler. buluşuyor bunlar. yaşlı murph "git sevdiğinin yanında ol, hiçbir baba çocuğunun öldüğünü görmemeli" diyor. cooper da uçağa atlayıp adana'ya halasını görmeye gider gibi gidiyor. nereye gittiğini de görmüyoruz ama bu lafın üstüne sahilde turlamaya çıkmadığını, öteki gezegene brand'in yanına gitmek üzere havalandığını tahmin etmek zor değil.

Copper'ın uyandığı hastanenin olduğu istasyon, O'Neill cylinder diye bi yapı: en.wikipedia.org'Neill_cylinder
Teori olarak ortaya atılmış. Silindirin sürekli dönmesi ile yapay bir yerçekimi etkisi elde ediliyor teoride. Santrifüj gibi. Bu teori zaten uzayda kolonileşme için ortaya atılmış.

Filmdeki durumda da Murphy'nin beş boyutlu ortamdan gelen datayla yerçekimi olayını çözdüğünü düşünebiliriz. Yerçekiminin olduğu uzay istasyonları kurabiliyorlar yani artık. Brand de gittiği gezegende bi istasyon kuruyor o kısmı görüyoruz zaten (sevgilisinin mezarının başındayken arka planda görünüyor). Böyle böyle evrene dağılıyorlar, farklı yerlerde yaşamaya başlıyorlar diye anladım ben.

Dünyadan da ayrıldıklarını düşünüyorum. O'Neill Cylinder gibi istasyonlar kuruldu, oralarda yaşıyorlar. Murphy başka bir istasyondan geliyor çünki.

beyler filmin sonunda ihtiyar murph'in diyaloglarından anlıyoruz; "yeni güneşimizin altında" "yeni evimizde" diyerekten geçici bir yerde bulunduklarını ve oraya basıp gideceklerini

danica'ya katılıyorum ben de o sözlerden istasyonun geçici olduğunu çıkarmıştım zaten. anladığım kadarıyla cooper ile brand o gezegende koloni kuracak falan iyice yerleşecekler. bir süre sonra da konvoy halinde dünyadan ayrılan insanların yer aldığı istasyonlar gelip yerleşecek oraya.

tamam ama brand ile cooper beraber maruz kaldı o etkilere. yani brand'ın o gezegende yalnız kalışı 70 yıl önce filan değil. cooper uçağı kaçırıp brand'ın yanına gitmek üzere yola çıktığı sırada brand oraya yeni inmiş durumda pek zaman geçmemiş. zaman yolculuğu yapmayacak yani cooper.

uzayın her noktasında zaman farklı akar. bu dogru. ama bahsettiginiz zamanda yolculuk olayı farklı bir durum. zamanda yolculugun yapıldıgı tek durum o boyutta yasanılanlardı mesela. sadece gözleyebildiler. onu da zaten fiziksel olarak baglayamadıklarından ötürü "sevgi" kartıyla aştılar.

FFT'lerini alır, asıl sinyal dışındaki bölgede amplitude'lere bakarsan karşılaştırabilirsin. Tabi bu eklenen noise'in doğası farklı olduğunda (pink, white vs) problem olabilir, ama noise çeşidini de görebilirsin böylece...

gurultulu sinyallerde sadece bahsettigin degisiklikler oldugunu varsayarak:

yontem 1) sinyalleri orjinal sinyalleri ile karsilastirip cross-correlation degerlerine bakarim. artik hangisi daha yuksek corelation yield ederse

yontem 2) orjinal sinyalden gurultulu sinyale trasfer function'i bulurum. iki transfer function'dan hangisi unity gaine yakinsa o daha az gurultuludur.

hemen aklima bunlar geldi. daha gelirse soylerim ayrica

predit: siktim turkceyi eyledim viran

Paragraf ayarlarından yapıyorsun. (Spacing: before/after.) Ancak numaralamayı elle değil, Bullets/Numbering ile yapmak gerekiyor.

hangi aydayız?

mart

çiftleşmek istiyor :)

kedinin cinsiyeti, yaşı nedir acaba? kısırlaştırılmış mıdır?

belki ben daha önce kedi beslemediğim için altında başka sebep arıyor olabilirim bilemedim.
@mea maxima
5 aylık erkek tekir ve kısırlaştırmadım henüz.

henüz zamanı gelmemiş gibi ama yakındır. 2-3 ay içinde geç kalmadan götürün.

bir şeylerden mi huzursuz oldu? komşu kedi filan mı var?

tartışılan tarafı şu aslında:

dinlerde ''yaratma'' olgusu olduğu için bunu kabul etmiyorlar.

halbuki son zamanlarda allah ya da tanrının (farklı dinlere mensup din adamları da böyle düşünüyor yani) yaratma sürecinin evrim olduğunu söyleyen de var ki din ve bilimin çatışmadığı çok mantıklı bir söylem olabilir. hatta türk bir ilahiyatçı bile canlı yayında söylemişti adını hatırlamıyorum, esmer sakallı birisiydi ve genç bakış programında beyan etmişti bunu. çeşitli ayetlerden örnek vermişti bulursam link koyarım.

ateistler ve teistler ise sadece şu noktada tıkanıyor:

ilk canlıyı oluşturacak evrenin oluşumundaki big bang teorisi vs doğruysa tesadüf mü yoksa değil mi?

yani big bang'e kadar allah'ın yaratma süreci de olabilir bu inanç meselesi, inançlı bir insanı dinden çıkaracak bir şey değil evrim.
tartışılması mantıklı tek şey evrenin oluşmasının tesadüfi ya da tesadüfi olmadığı kısmı olabilir.
yanlış anlaşıldıkça da tartışılıyor sürekli.

sorun evrim sürecinin doğru dürüst anlaşılamaması. çünkü evrim ilk canlının ortaya çıkışyla başladı (canlı dediysem sadece kendini kopyalabilen bir dna molekülü bu). ardından uzun bir süre (yaklaşık 3 milyar yıl) içinde bu durumua geliyor. insanın algısı da ortada tıkanıyor işte. çünkü o kadar uzun süreyi anlamlandıramıyor. anlamlandırılan en eski ortak varlık maymun deniyor ve tartışma başlıyor.
uzun yazmışım. senin dediğin 3 başlıkta doğru. tartışmalar evrimin dışında kalan ilk canlının kökeni ve evrim sürecinin anlaşılmamasının sonucu.

bir de insanı insan yapan özelliklerden düşündüğümüz bir tanesinden örnek vereyim:
en basidinden ''varlığının farkında olma'' denilen Metacognition, ya da başka bir deyişle şu an ''düşündüğünün farkında olmak'' ya da ''bildiğini bilmek'' gibi özellik sadece insana ait değil, ayna testini geçebilen nadir hayvanlarda da var bu.
filler bunlardan birisi mesela, yakınları öldüğünde cenaze töreni rituelleri var kendi aralarında toplanıp, hatta ölen yakınlarını tekmeleyerek toprağa gömmeye çalışıyorlar.
mezar ziyareti yapıyorlar, yavrusu ölen anne fil 3 sene sonra bile yavrusunun öldüğü yere gidiyor.

ya da bu vereceğim örnek çok ilkel bir canlıdan, dinazorlarda bile biyolojik anne baba olmadığı halde bebek bakıcılığı varmış ki bu da bulunan fosil incelemesi ile ortaya çıktı acaba onlarda bile vicdan ya da şefkat duygusu var mıydı diye düşünmüyor değil insan.
24 tane dino bebeğe birden göz kulak anne ya da babası olmayan dinazor fosili ve bebekler şurada:

www.livescience.com

zooloji geliştikçe bu tarz şeyler daha iyi anlaşılacağı kanısındayım, bize özgü olduğunu düşündüğümüz pek çok özellik ''dağınık'' da olsa doğada zaten yayılmış durumda. biz en gelişmiş merkezi sinir sistemine sahip olduğumuz için bünyemizde hepsi toplanmış durumda.

Din'i karıştırmazsan zaten tartışma yok ortada, tartışma dini kavramlarla olan çelişkilerden çıkıyor.

Yanlışlanabilir derken, bilimdeki diğer teorilerden farklı bir yanı var evrim'in, o da gelişimi için çok uzun yıllar gerekmesi ve bu yüzden deneylerle doğruluğunun ölçülmesinin mümkün olmaması. Kanıtları genelde fosillere, gözleme ve fosillerin yaşının hesaplanmasına (bkz: karbon 14 metodu) dayanıyor. Elbette tartışanlar bu kanıtları da kanıtlardan saymayıp (bkz: fosil sergisi), incil ve kur'an'da yazanları kanıt gösterdiği için bir sonuca da varılamıyor. Karbon 14 metodu geçmiş zamanda geçerliliği olan bir metod değildir diyen bile var, ki birkaç bin yıl önce evrensel fizik sabitlerinin bugünkü değerinde olmadığını söylemek vs vs gibi bir sürü düşünce kol geziyor...

En büyük tartışma, evrenin başlangıcı ve atalarımız konusunda var. Mesela, evren hiçten nasıl oluşur (bkz: big bang), tanrı yarattı, bir saati bile yapan bir saatçi varken, bu kadar mükemmel bir düzen nasıl kendiliğinden oluşur diyorlar (bkz: kör saatçi) ve bak işte kutsal kitabımızda da böyle yazıyor diyorlar. Mesela, biz nasıl maymundan geliriz diyorlar, oysa maymundan gelmiyoruz, atalarımız ortak. Velev ki maymundan geldik, bunu aşağılayıcı buluyorlar. Zamanında dünya evrenin merkezi değil diyenleri nasıl yakmışlarsa, bugün de insanlık varlığın merkezi değil diyenler dolaylı yoldan yakılıyor. Bizi maymundan ayıranın sadece bir iki gen olması, insan olarak evrende önemimizin karıncadan fazla olmaması; evreni, hayvanları, kadınları sizin için yarattım diyen tanrıya kulluk edenlere ağır geliyor.

Gibi...

Bilim/Evrim "Yaşam bir şekilde var oldu, bunun tanrıyla bir ilgisi yok her şey tesadüfen oldu" diyor. Din ise "Tanrı ol dedi oldu" diyor. Bunlardan birini kabul edersen diğerini otomatik olarak reddetmiş oluyorsun. Yani bilimin dediği gibi "Yaşam bir şekilde var oldu" diye düşünmeye başladığında dine ait olan tüm yargıları reddetmiş oluyorsun. Tartışmanın nedeni bu.

Tabii bilim her şeye cevap veremiyor günümüz teknolojisi ile, onun da boşlukları illa ki var. Misal kendini kopyalayan ilk dna molekülü nasıl oluştu dersen bilim buna cevap veremez. Fakat cevap veremez oluşu böyle bir şeyin olmadığı anlamına gelmez; sadece bugünün şartlarıyla cevap verilemiyor. 1000 sene sonra onu da fark ederiz belki. Neticede modern insanının geçmişi 200 bin yıl kadar. Milyarlarca yıllık evrimde yolun daha çok başındayız, bu sorulara cevap verilemiyor oluşu gayet doğal olmakla birlikte "Ol dedi oldu" gibi bir düşünceden ziyade ilk dna molekülünden bugüne kadar olan gelişimi mantıklı bir şekilde açıklayan bilime inanmanın daha mantıklı olduğu kanaatindeyim kendi adıma.

Vikiden okuyacağına EvrimAğacından okumanı öneririm.

İlk canlının nasıl oluştuğu evrimin işi değildir. Evrimin işi kendini kopyalayabilen ilk molekül oluştuktan sonrasıdır. Peki bu molekülün nasıl oluştuğunu dair hiç mi fikir yok? Tabii ki var. Abiyogenez denen alan ilgileniyor bununla. Araştırabilirsin istersen. Evrimağacı'nda çuvalla makale var.

Tartışmalar var çünkü birilerinin zoruna gidiyor evrim ve abiyogenez. Kimin zoruna gittiği de açık. Tartışanlar bilim adamları değil zaten, bilimle işi olmayan tipler.

editine cevap yazayım;

doğru anlamışsın ve aslında tek sorun evrimin yanlış anlaşılması.

yani ortada bir sorun yok aslında tanrıya inanmana engel değil.

Arkaplan uygulamalarını kontrol ettin mi?

yes. arkaplanda sorun yok.

Oyundan kaynaklanıyor olabilir.

Bu arada şuna bi bak bakalım: lastpass.com

bende de g580 var. ses kartından o. ben de logitech ses sistemine bağlayınca ses cızırdıyor. ama ipod'u takınca ses sağlam geliyor. muhtemelen ses kartları cozurtuyo zamanla.

abi çok temel bir sıkıntı var: dünyanın kendi etrafında dönüyor olmasının sebebi çekim gücü değil ki. kimse de bu yönde bir iddiada bulunmuyor. dünyanın kendi etrafında dönüyor olmasının sebebi bu dönmeyi durduracak bir kuvvetin olmaması. başlangıçta patlama sebebiyle dönmeye başladı ve boşlukta bu döndürmeyi durduracak bi kuvvet olmadığı için hala dönüyor.

kütleçekim gücü kavramının kullandığı durum dünyanın güneş etrafında dönmesi.

Aga, Ay ve Güneş niye dönüyor o zaman demez mi kimse?

Dar alanda beyni bu kadar çalıştırınca olacağı da buydu zaten...

Newton'ın Hareket Yasaları 1: Bir cisim üzerine herhangi bir dış kuvvet etki etmedikçe, cisim mevcut olan hareket durumunu (Durağan veya sabit bir hızda) korur. Dünya bu nedenle dönüyor.

ampul halı ve fısfıs ile onlarca ayrı bilim dalına kafa tutmuş. ama olmamış.
bilim insanı değilim. ama iki arama sonucu ile söylediği saçmalıkları rahatlıkla çürütebilirim. halı lan. halıdaki nem diyor. gece gündüz diyor. hani dünya güneşe 1 cm daha yakın olsa yanardık muhabbeti dolaşıyor internette dincilerin. aha işte bu kafadaki adamlar biraz paint öğernince onu yapıyor.
gece gündüz nedeni ile oluşan sıcaklık farkından dünya dönüyor. bkz: yav he he

Türkiye'de bulamazsınız. almanya'ya giden birinden getirmesini rica edin.

Bricklink.com
Ikinci el lego satisi var. Saticilar durust, eksik parca varsa ilanda belirtiyorlar.

Joker'de, D&R'da, bulunuyorlar. 40-150 arasında değişiyor. Evet pahalı, ama aldığınıza değiyor. Ucuz diye aldığınız 3-5 tane kırılacak, saçma oyuncağa vereceğiniz parayla 1-2 lego alın. Çok daha memnun kalırsınız. Biz kaldık.

jubilux var. toyzzshoplarda satılıyor. hem fiyatları uygun hem de gayet kaliteli.

e-bay'de hem setler hem de builder parçaları gayet ucuza bulunabiliyor.

hepsi zaten vardı ama mesela elfler küçük oyunbaz masal karakterleriydi. noel babanın cinleri gibi. kimi zaman insanlara yardım ederler (ayakkabıcı cinler) kimi zaman insanları kandırırlardı.
Tolkien fantazi dünyasında bildiğimiz şekliyle elfleri yarattı. büyülü güzelliğe sahip, bilge, kadim bir ırk olarak.

Orklar sanıyorum dev gibi vahşi canlılardı, onları bugün lotr, wow gibi bilindik mecralardaki haline soktu.

dwarflar da tabi ki vardı onlara da yine bugün bildiğimiz kimliği verdi.

Allah (c.c.) yarattı. Saçmasapan konuşup günaha girmeyin.

iskandinav, alman, birazcık da yunan mitolojisi + kendi tanımlaması.

Hayır, utopia dahil hiçbir şey yaratılmış değildir, esinlenilmiş tanımlamalardır.

Esinlenmişse de yaratan odur diyebiliriz. Elf tabiri Cermen mitolojisinde yer almış fakat alıştığımız "elf" değil onlar. LOTR'daki Elf ırkını yaratan Tolkien'dir. Yani mitolojik anlatımdan farklı kimliğini o kazandırmıştır.

Ork ve goblin kavramını da yaratan Tolkien'dir. Hobbit'i de öyle. Troll hariç neredeyse tümünün yaratıcısı Tolkien.

kedi canlı mı?
yeter.

Büyük bir kedi sahipleniyorsanız eğer mama alışkanlığı nasıl onu sorabilirsiniz. Günde 1 mi 2 defa mı yemek yiyor?. Hangi mamayı kullanıyor?. Kısırlaştırıldı mı?. Tuvaleti için ne tür kuma alışık? Silikon mu bentonit mi?. Bentonit ise iri mi ince taneli mi?. kapalı tuvalete mi açık tuvalete mi alışık? Hangi oyuncakları ve ne tarz oyunları seviyor?

huyunu suyunu sorcan , çok miyavlarmı misalen, halı mı koltuk mu tırmalamayı sever, akşam tek başına kalabilir mi yoksa illaki senle mi yatacak vs.

birde tabii sağlıklı mı, aşıları en azından iç/dış parazit ilaçları ne durumda, biti piresi var mı? kaç yaşında/aylık? vs.

var, önce kendine soracaksın:

- ben 10 yıldan fazla buna bakabilecek miyim?
- koltukları, halıları, sandalyeleri tırnaklarıyla parçaladığında, bunu kabullenecek miyim?
- evlenip bebeğim olduğunda tüyleri, vs bebeğe zarar verir endişesi taşıyacak mıyım?
- dışarıdan pire, hastalık vs getirdiğinde onu iyileştirmeye çalışıp kendim de pire vs ile uğraşacak mıyım?
- yeni doğmuşsa tuvaletini bir süre evin içerisine oraya buraya yapacak, belki çişini de yapacak, bu koku kolay çıkmayacak, tuvalet alışkanlığını kazandırana kadar sabredebilecek miyim? ileride canı istediğinde istediği yere işeyebilir, yine buna katlanabilecek miyim?

-vs...

insan kendi çocuğu olduğunda, benzer şeyleri hiç takmıyor. kedi olduğunda, başkasına verme, satma, hiç olmazsa sokağa atıverme çok kolay. herşeye rağmen o sorumluluğu gösterebilecek misin?

gibi...

kuyruğuna bak. Bazı kediler var pofuduk tüyleri altında kuyruklarını saklıyorlar.Dikkat buyurun ve bu tür kedilerekarşı kendinizi savunun.

ilk buluşmada "bundan cacık olmaz" dediğim kızla yedi ay çıktık.
bu hafta ayrılık. geçirdiğimiz güzel vakitler aklıma geldikçe içimde birşey acıyor.
cevap: ilk izlenim değil zaman belirliyor herşeyi.

O insanı ilk gördüğünüz an yaşadığınız duygular değil ama o insanla ilk etkileşiminizde (konuşma olsun, bakışma olsun) hissettikleriniz önemlidir ve de doğruluk payı yüksektir. Onun kendini ifade şeklinin, tavırlarının, vücut dilinin, sesinin sizde antipati yaratıp yaratmadığına, sizi korkutup korkutmadığına bakın derim. Bunlar denge içindeyse ve size güven veriyorsa tamamdır.

Edit: Anlatım bozukluğu yapmışım, düzelttim.

Ondan etkilenmekten korkuyor da olabilirsin belki. Ya da seni etkilemeye başladığı için sinir oluyor da olabilirsin. Kulağa saçma geliyor ama valla var böyle bir şey. Ilk izlenimlerin çok da etkisinde kalmamak lazım yani, boşver. Zamana bırak+1

ilk izlenimime çok güvenirim, testlerde de ilk işaretlediğim doğru çıkar, ilk aklıma gelen tarihler doğrudur genelde de.

ilk izlenimlerime cok guvenirim. bir insanin iyi olup olmadigini hemen anlarim. sonradan taniya taniya sevdigim kimse olmamistir hayatimda. onyargiyla yaklasmam kimseye.

elektrik denen sey var, onu soyleyebilirim. havada bir seyler ucusur ve anlarsin. yani ben anlarim.

Hiç tutturamıyorum ben, hep göte geliyorum. En son bi adamla tanıştım, dedim çok tatlı bi herif bu, iş bilir piç bi tip değil, hatta ezik bile biraz, adam don juan çıktı anasını satayım. Sonra da üzülüyorum tabi.

Cocuk yakisikli degil galiba

ilk izlenimlerim hep doğru çıkıyor. ilk tanıştığımda hoşuma gitmeyen bir şey varsa, o insanı sevmeye çalışsam ve yakınlaşsam da sonradan mutlaka bir uyuşmazlık yaşıyorum. sadece sevgili özelinde değil, herkesle böyle oluyor.

ilk izlenimlerimin tam tersi çıkıyor.
"ya bununla olmaz" diyorum. pat olmuş.

ilk izlenimlere çok takılmamak gerekli bence. çünkü genelde asıl yanıltan ilk izlenimle beraber edinilen ön yargı oluyor.

ilk izlenim, önceki yaşantılarımızdan beslenen bir önyargı, subjektif bir fikirdir.
her ne kadar bazı insanların bu konuda doğru teşhis koyma yeteneği güçlü olsa da herkes ilk izlenim konusunda zaman zaman yanılır.
bir insanla birlikte yeterince zaman geçirmeden o insanı tanıyamazsınız.

YES

ilk izlenimlerime güveniyorum, yaşadıklarımdan genelleme yaparsam doğru çıkıyorlar çünkü.
ama antipati duysam da tanımadığım birine set çekmem, sonuçta sadece bir his. yanlış çıkma ihtimali mümkün.

benim ilk izlenimlerim de genelde doğru çıkmaz. çok önyargılıyım.

İlk izlenimlerime çok güvenirim. Yanıldıklarım kayda değer bir oran değil. İlk izlenim sadece tipe bakmak değil tabii ki. :)

Uyku moduna geçiyor olabilir, yok değilse arızalı. 48 saat de kısaymış.

bana normal gelmedi, 300 tl lik otomatik saat kullanıyorum. Benim saat sadece hareketle çalışıyor; elle zemberek kurulamıyor. masanın üstüne bıraktığımda durduğu yerde neredeyse 48 saate kadar gidebiliyor.

@furciferpardalis işte soru esasında, o 48 saatlik çalışma için ne kadar kullanmam gerekiyor. acaba yeterince kuramadığım için mi duruyor saat?

benimkisi de sadece harketle çalışıyor bu arada, şarj etme dediğim hareketle enerji depolamasını sağlamak.

8 saat filan kolumda kalsa yetiyor.
ertesi gün kurmadan yine kullanabileceğimi biliyorum.

Seiko'nun otomatik saatini kullanıyorum ama bugüne kadar hiç kolumdayken durmadı, hiçbir zaman da şarj etmek için sallmadım, kolumdan çıkarıp bıraktığımda iki gün durmuyor zaten. Yani mantığı zaten kolunuzdayken depolanması, özellikle sallamanın gerekmemesi lazım, bence bir sıkıntı olabilir.

benimki hiç kullanmasam 4 gün falan çalışıyor. 48 saat yazıyordu ama 48 saatte durduğu olmadı hiç. kolumda duruyor sadece zembereği falan kurmuyorum.

seninki arızalı belli ki. 2-3 saatte durmamalı.

harita.yandex.com.tr

Ben buradan bakıyorum.

kimse birbirini sevmek zorunda degil

Kimse olan

ikisi de doğru? bence arada anlam farkı var. benim algım şöyle: "herkes birbirini sevecek diye bir kaide yok" için 1, bunun daha sert ve umursamaz bir ifadesi için 2.

mesela 1. cümleyi tanık olduğu kötülükler karşısında üzülen naif birini teselli etmek için söyleyebilirsin. 2. cümleyi katı bir patron çalışanlarına söyleyebilir. "isterseniz birbirinizden nefret edin ama doğru dürüst çalışın".

çok pis sallıyor muyum? böyle bir anlam farkı var sanki.

kullanılan yere bağlı olmak üzere ikisi de doğru. anlam farkı var aralarında.

Birinci cümleden şunu anlıyorum: Tüm insanlar birbirlerini sevmek zorunda değil. Bazı insanlar birbirini sevmeyebilir
İkinci cümleden şunu anlıyorum: Ortalıkta birbirini seven kimse olmasa da olur.

Bilemedim.

doğrusu: herkesin hakkına kimse karışamaz.

İkisi de yanlış.

Özne "herhangi iki kişi" olursa olabilir, ya da "kimse kimseyi sevmek zorunda değil."

boş yer kalmadığından olabilir.

evet uygulamanın kendisindeymiş sorun, şimdi yorumlara baktım çoğu kişide aynı problem varmış.

İpadi tamamen kapat geri aç

Sol tarafa yatmak kalp açısından zararlı. SAğa yatmak bilimsel olarak da doğru. Yatarsam ben de sağa yatıyorum ya da karın üstü genelde.

aynı pozisyonu yer değiştirerek uygulayabilirsiniz, ağrı girerse tekrar sırt üstüne falan dönmek gerek.

-Alışkanlıkla ilk yatışım hep sağ yanıma. Ancak, sonrasında en rahat ettiğim pozisyonda yatıyorum. Sol, sırtüstü, yüzüstü vs vs

Her sünnete bu kadar körü körüne ve katı bir anlayışla bağlanmamak lazım diyorum. Özellikle bunun elle tutulur yanı yok. Kalp sanki vücudun en solundaymış da, sıkıştırmamak, kan akışını engellememek için sağ yanımıza yatmamız gerekirmiş vs.

Bilimsel olarak nasıl doğru oluyor merak ettim. Kim hangi deneyi yapmış, deneklerin kaç tanesi soluna yattı diye kalp krizi geçirmiş ya da rahatsızlanmış, bu rahatsızlananların kaç tanesi sünnete bağlı imiş, kaç tanesi diğer dinlerdenmiş görmek isterdim...

ben yatağın solunda, o sağında yatıyor. ben sol yanım üstüne popomu ona dönerek yatıyorum. o da sağ yanı üstüne popsunu bana dönerek yatıyor, arada bir de yüzüstü yattığı doğrudur. ben de uykumda sağ yanımın üstüne dönüyorum bazen. yani birbirimizden bağımsız yatıyoruz.


bağımsız yatın. sarılın mayışın ama ayrı ayrı uyuyun.

koala ağacı en iyisi. erkek sırt üstü yatar. kadın bir bacağı erkeğe atar. bir kolla sarılır. erkek bir kolla kadının boynundan dolayıp kendine çeker. bir el de boşta kalır falan. en optimumu bu galiba.

İstanbul için tren çok mantıklı değil bence, taaa Pendik'te duruyor, oradan şehre nasıl ulaşmak için bir ton çaba. Tabii gideceğiniz yer o civarlarda değilse.

otogardan 35 liraya ank.da yolcu indirip ist.a devam eden bir otobüse binebilirsin

1-Otobüs
2-Araba
3-Uçak
4-Tren

Trenle gittim dert sahibi oldum. Çekilmez o çile bin otobise git mis gibi.

otobüsle git

www.obilet.com

35 tlye bilet var. tak kulaklığı film izleyerek git.

otobüsle git.
anadolu yakasına 4,5 saatte varıyor.

35 liralık otobüs belediye otobüsü gibi her yerde duruyor. yolyola.com sitesine gir, yanına yolcu bulursun arabayla git. benzine ortak olurlar.

Hızlandırılmış trene binilmez bence, hem kaza riski yüksek, hem arıza durumunda otobüslere doldurulup gönderilme ile uğraşmazsın (t24.com.tr)

Otobüs en mantıklısı. Hem trafik durumunda arabada olmak çok can sıkıcı olabiliyor cuma akşamları, hem de kaza riski de bizdeki trene göre çok daha az.

blablacar'dan giden birini bul. Daha ucuz ve konforlu yolculuk yaparsın

taze dondurulmus daha saglikli olur. ama konserve de cok zararli degil. sonucta icine koruyucu ekliyorlar ama onu evde konserve yaparken de ekliyoruz bir sekil.

İkisi de işlem görmüş ürünler, biri diğerinden daha sağlıklı değil. Konserve ürünlerin üstünde "Koruyucu katkı maddesi içermez" yazar ama bu hiçbir kimyasal işlemden geçmediği anlamına gelmez. Hepsi ısıl işlem gören ürünler. O raflarda bozulmadan haftalarca durmasının nedeni o. Keza dondurulmuş ürünler de öyle.

Bir de; (bkz: monosodyum glutamat)

Elde ettiğin sağlık faktör farkı didikleme uğraşına değmiyor. Beğendiğini al, yalnız güvendiğin bir marka olsun.

@angelus dondurulmuş bezelyelerde katkı maddesi mi var?

Dondurulmuş gıdalar piyasaya sürülürken evde yaptığımız gibi bir işlem uygulanmıyor; belli bir miktar pişiriliyor, o pişirme sırasında ömrünü uzatan koruyucular ekleniyor, daha sonra tamamen donduruluyor. Muhteviyatlarında koruyucu madde olduğu gibi tam bir pişirim yapılmadığı için bakteri oluşumuna da zemin hazırlıyor bu tür ürünler. Ayrıca bu pişirme soğutma sırasında meyvenin sebzenin var olan tüm vitamini minareli yok oluyor. Koyunun keçininin yediği ottan bir farkı kalmıyor.

e ama paketlerinin üstünde bir şey yazmıyor. örneğimizden gidersek içindekiler: bezelye diyor?

Konserve ürünlerin paketinde de "Koruyucu katkı maddesi içermez" yazar, ama bu "Katkı maddesi içermez" anlamına gelmez. Dondurulmuş gıda için de aynı şeyi düşün. Kaldı ki içindekiler kısmında salt "Bezelye" yazmaz; o paketin içeriği. Normalde besin değerlerinin olduğu bölümde ne işlemden geçtiyse yazması lazım. Yazmıyorsa problem var demektir.

Burasi yine gida uzmani dolmus.

Gencler eger aldiginiz urun merdiven alti uretim degilse icindekilerde katki maddesi belirtilmemisse katki maddesi yoktur.

Yok efendim yogurtlara kivami kati olsun diye kirec katiyolar efendim konservenin suyunun icine attiriyorlar falan gibi efsaneleri bos geciniz.

buyuk sanayi firmalari icine bir sey katiyorsa bunu icindekiler bolumune yazar. Zira yazmadigi durumda yakalandigi an marka degeri vs. yuzunden kaybedecegi zarari asla goze almaz.

eger herhangi buyuk bir gida firmasinin icindekileri belirtmeden bir katki ilavesi yaptigini iddia eden varsa kaynaklarla konussun ve o firmayi delillerle birlikte mahkemeye verelim.

@angelus amacım kesinlikle tartışmak değil ama sürekli gıda konusunda yorumlar yazıyorsun, mesleğin mi yoksa ilgi alanın okudun öğrendin mi? dediğin bir çok şeyi ilk kez duyuyorum.(mesleğim değil sadece yediklerime dikkat ediyorum)

örn:dondurulmuş gıda katkı maddesi

Benim de mesleğim değil, ben de ne yediğime dikkat ediyorum. Kaldı ki benim hiçbir konuda iddiam yok; yani bu illa böyledir demiyorum. Araştırdıklarımdan aklıma, yatan bana doğru gelen neyse onu söylüyorum. Yani "Ben kesin doğru söylüyorum bana inanın" gibi bir derdim yok. Yalan da söylüyor olabilirim.

içindekiler kısmında iglo'da sadece bezelye yazıyor, superfresh'de yıkanmış, ayıklanmış bezelye yazıyor.

iglo'nun üzerinde toplandıktan sonra 2,5 saat içerisinde -40 derecede dondurulmuştur diyor.

Biraz daha ayrıntı verirseniz?

Hem eşim hem ben ayrı zamanlarda acile gittik, poliçeyi kullandık, o kadar kitlenmiş hissetmedik.

yüzde 15 iştirak payı aldılar. Acil olarak başvurmamıza rağmen uzman doktor ve laboratuar giderlerini de aldılar. Acil olarak gidildiğinde bunları talep edebilirler mi?

- her acile gitmek acil olarak kabul edilmiyor bundan olabilir,
- cırlamak herzaman fayda sağlar,
- SGK ile ödeyip, ödediğiniz kısmın faturasını Özel Sigortaya gönderdiğinizde miktarı alabiliyorsunuz.

Bir acente sahibi olarak söylüyorum ki özel sağlık sigoratasına sahipken o kadar kitlemiş olmaları imkansız.

Amaç zaten ara farkınızı kapatmak.

depresyon?

Güneş batınca mutsuz oluyorum ben

tam tersine, bayılıyorum o saatlere. özellikle hafta sonu.

çoğu zaman geceyi bana ait görüyorum. herkes uyurken yaşamak, düşüncelere dalmak, yazmak kendimi özel hissettiriyor. o yüzden güneş doğunca "sıradan bir insana dönüşmek" mutsuz edebiliyor beni.

"ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
ıslak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları."

sabahlayınca mutsuz oluyorum zira artık pilim bitmiş oluyor. lan diyorum günü mahvettik. halbuki şimdi kalkmış olsam ne güzel olurdu. güneşle alakaası yok yani. dünyanın en boktan şeyi gece yaşamak. bizim kuşağın belası resmen.

Eh, biraz

Var. Sabahlamak zorunda kaldığım zamanlardan kalma bir mutsuzluk duygusu.

güneş pozitif bir olay, keşke hep güneşli olsa, gece hiç yaşanmasa :)

aynen.gece iyidir.uykudur.derdi sıkıntıyı örter.gündüz maskeni takıp normal biri gibi diğer insanlar içinde kaybolman gereken bi zaman dilimi.

evet oluyorum.

güneşin doğması demek sabah işe gitmek demek, sorumluluklar demek, sorunların kaldığı yerden devam etmesi demek, gecenin bitmesi demek, dışarısı demek, insanlar demek, gerçekler demek. böyle gider bu.

gotveren. erkek icin de kadin icin de gecerli.

Pis!

şerefsiz?

Göt, ağzına sıçayım gibi katılmayı uygun görmediğim şeyler.

ŞErefsiz gibi şeyler de var da bunlar da toplumun insanlara dayattığı ar, namus, ahlak gibi şeyleri yüceltiyor, onları aslında doğruluyor. Ataerkil kültürün uzantıları olarak görmekteyim bunları da.

Küfür edenlerin %95nin kadınları aşağılayan küfürler kullanması, %4.9umnun da hayvanları insanlara atfederek hayvanları aşağılaması gerçeği var ve BDP bunu çok yapıyor.

Gerizekalı.

Pust, adi, serefsiz, salak, eblek, gaspet, (pic olabilir mi bilemedim), garabet,

hayvan

daha cinsiyete gelmeden başka bir kategoride ayrım yapıyor

Amorf.

yavşak.

Pezevenk.

Soyu ile bitenler var ama onlarida erkekler icin kullanirlar genelde,kopek soyu, essek soyu falan diye, itin dolu de var, kapisinin onune sictigimin seklinde olanlari da var, yaratici baya. Aklima gelenler bunlar. Birde kurabiye var ama hepsini yazamiyorum.

Küfürden kasıt olarak ''sikmeli sokmalı''lardan bahsediyorsun anlaşılan. Normal şartlarda ''karaktersiz'' de bir küfürdür ''sikik' de.

ama ben ''sikmeli sokmalı'' olarak sorduğunu düşünerek cevaplıyorum:

hiç bir küfür cinsiyetçi değildir. küfürde kasıt güç göstermek, meydan okumak, tehtit edip sindirmeye yöneliktir.

doğada dişi ve erkek hayvanın görevleri vardır (bundan sonrasını insanın da bir hayvan olduğu gerçeğine göre oku).
erkek avlanır yuvaya yiyecek getirir ve yuva ile yuva fertlerinin korunması/kollanmasından sorumludur. kadın ise yuvayı çekip çeviren, anneik içgüdüsü ile yavruları besleyen, büyüten, yuvayı koruyandır.
dişi erkeğin gücüne güvenir. onu koruyacak kollayacak güçte ve sağlıklı yavrular verebilecek döle sahip olmasını ister. Erkeğin gücünü göstermesi ve kadının bunu görüp hissetmesidir kadın için önemli olan (o yüzden o güzel kızların yanında hep o öküzler var).

Ciftleşme/birleşme/sevişme sırasında da erkeğin sert olmasını ister kadın (ben yumuşak seviyorum diyen kadın sıçsın bokuyla oynasın, yalan söylüyor (sekle tanıştığı ilk zamanlarda yani geçmişte sertlikle ilgili kötü bir anısı travmaya dönüşmemişse tabi).
Dirty talk, hardcore, ne bileyip kalçaların tokatlanması, göğüslerin sıkılması vs. kadınların çok büyük çoğunluğunun tercih nedenidir bu nedenle. Evrim sürecindeki davranışlarımız hala dna'mızda kayıtlı ve bilinç altımız bu yöne iterek yaşamızı sağlıyor.

Şimdi gelelim küfür meselesine; küfürde ne dersen ''sik, sok, amk, orospu, piç, götveren, sikik, siktirici vs vs vs... Hepsinde bir ''sikmek'' eylemi hakim. Yani sikeceğini gösteren gücünü gösteriyor, siktirmekle suçladığın ise sikilen yani alatta o güce maruz kalan oluyor.

Yani yukarıda anlattığım ne kadar doğanın bir kanunu ve normal olan ise küfürlerin de bu yönde olması normal.
Küfürler cinsiyetçi değildir bu nedenle. Küfür güç sağlama, güç alanı yaratma amaçlı bir söylemdir ki erkeğin dişiye uyguladığı güç yeryüzünün en kudretli gücüdür. O nedenle de tüm küfürlerdeki hadise cinsiyetçilikten öte gücün karşı tarafa gösterilme cabasıyla aptalca bi tehtitdir.

ps: feministler saldıracak şimdi yukarıdaki yazdıklarıma ama bunlar benim düşüncelerim değil bilimsel analizlerdir. kusura bakılmasın..

"Izdirabini ....." hem cinsiyetsiz, hem de hayatimda duydugum en sacma kufur.

Fayfa, doganin kanunu bilimsel analiz deyince ben de bir şey söylüyorsun sandim. Çok yanlislardasin bana gore, sana puanim sifir.

İçin de soy, Piç, ana baci, am got geçiyorsa cinsiyetcidir bence. Pis diye küfür eden arkadaşı naifliginden ötürü kutluyorum.

tepecikte doğdum büyüdüm, küfür edesim geliyor edemiyorum. Köklerime inerken politically correct kalmama yardim edin lütfen. İçinizden geleni soyleyebilirsiniz

Eger soy u cinsiyetci dusunuyorsan bu durumda "dölü"yude cinsiyetci kabul etmen lazim degil mi?

Bir ara yogurtcu parkinda cinsiyetci olmatan kufur atolyesi vardi keske katilsaydim

Ecdadina tukurdugum olabilir (ecdad da yine erkekler var aslinda) sarap canagina/mezarina tukureyim de var.

Beddua seklinde kabul ediyorsan cocugun olmasin gibi seyler de olabilir.

Agzina kolum girsin cinsiyetci mi acaba?

Dalaksiz, cigersiz var yine erkeklere denior genelde.

Sulalesini essekler kovalasin falan olabilir belki,

Yavsak?

Yavşak en svdigim ama bir erkeği ciddiyetsizlikle itham ediyorsun. Cinsiyetçi o da. Yoksa agiz dolusu ne güzel söylenir simdi.

@sour, erkek yapabiliyor mu ki? :)

@sour strapon'u takiyolar izdirap falan artik...

Neyse dalga geciyorum tabii, kus beyinli.
Sicmali seyler, agzina/bacagina/koluna/kafasina sictigim misalen.

Gotu boklu, sidikli (erkek de kadinda olabilir bunlarin hedefi)

Zilli, kaltak, sillik falan dieyecemde bunlar olurmu bilemiorum emin olamiyorum, orospu gibi bisi bunlarda cunku dolayisi ile cinsiyetci sinifinda olabilir.

Hirsiz (cok ciddi bi kufur,iftira aman diyeyim dikkatli kullanmak lazim)

Mezhebi genis serefsiz yavsak (kombine basladik)

Pezevenk de cinsiyetci sanirsam emin degilim.

Cahil cuhela.
Hiyar (cinsiyetci sanirsam bu da)
Dana/okuz (cinsiyetci olabilir)
Essek, kopek,
bok yiyen
Bok yiyenin usagi (cocuu anlaminda)
Cenabet (hakaret olabiliyo neden bilmiom)
Yalaka
Akilsiz
Beyinsiz
Hayvan


Aklima.geldikce yazarim daha

ben de aradım bunu. bi ara gezi döneminde cinsiyetsiz küfür atölyesi yapıldığını duymuştum, sonra ne oldu bilmiyorum.

ben bacağına sıçıyım filan diyorum. sıçmak iyi bence. bacağına sıçtığım, kafasına sıçtığım. cümle içinde kullanmak gerekirse ben bugün sıç gördüm. sıçmık kafa. bok da güzel. bok.

Ustun zekali
Capulcu

Kime hangi icerikde soylendigine gore degisir tabii ama ustun zekali mahkeme sebebi oldu yakin gecmiste.

Götelek, dallama, lavuk?

Sikme fiili ortadan kaldırdığınızda cinsiyetçi yaklaşım da otomatik olarak etkisiz hale geliyor sanırım.

(bkz: bilimsel düşünce demişsin ama bunlar bildiğin ataerkil maço palavraları )

satranç...

(bkz: amok koşucusu)

www.idefix.com

amok koşucusu, satranç, sabırsız yürek (roman) - unutulmuş düşler - yarının tarihi (deneme)

satranç
bilinmeyen bir kadının mektubu
amok koşucusu
insanlık tarihinde yıldızın parladığı anlar

ilk ikisini okudum, tavsiye ederim. diğer ikisi de sırada.

+1 Satranç
+1 Amok Koşucusu

ve Bir Kadının Yaşamından 24 Saat ve Bir Yüreğin Ölümü

satrancı tavsiye ederim.

Yıldızın parladığı anlar, bir de bunun tersi vardı sanırım; yıldızın söndüğü anlar diye. ikisini öneririm. ilaveten balzac, tolstoy ve dostoyevski'nin portrelerini anlattığı bir kitabı var.

dünün dünyasını oku kesinlikle. otobiyografi ve okuduğum en güzel kitaplardan biri.

maury miydi?

Tr'dede vardı ya o aldatan eşi yakalayıp yuzleştiriyorlardı. arabayla falan takip ediyordu dedektifler


abd versiyonu cheaters olabilir mi?

buldum, saolsun ilişik videolar : The Jerry Springer Show

the jerry springer show +1

hatta stüdyodaki seyirci de gaza geliyordu. dünyanın en seviyesiz programı. :)

Jerry Springer Show

www.youtube.com

Genelde tezi üniversitenizde birkaç hoca ve arkadaşları, makaleyi ise basıldığı yere bağlı olarak (SCI makaleleri ise) tanımadığınız ve alanında iyi işler yapmış insanlar (genelde) değerlendirdiği, aradığı ve okuduğu için makale daha önemli.

Ancak iki ürünün de ayağa düştüğü (çakma dergiler...) ya da çok kaliteli olduğu durumlar da var. İyi üniversitelerde, iyi hocaların, iyi öğrencilerinin yazdığı birçok makaleden daha değerli tezler de var. Ama az tabi.

tezin akademik olarak bir değeri olmadığını söylerler. o yüzden mesela, tezini internete yükleyen kişi makale haline getirene kadar erişimi engelleyebilir.

tez neticesinde akademik unvana ulaştığınız için tez daha önemli bence.

tabi ki makale. tartismasi bile olmaz.

tezi yazdigin gibi birakir hicbiryerde bastirmazsan, o oylece kalir, bir anlami da olmaz. mesela benim doktora tezinden 3 tane makale cikiyor. ancak bastirinca bir anlam ifade edecek. turkiye'de yazilan tezlerin cogu zaten bir boka yaramiyor onlari gec.

Makale. Tez icin az sayida ve genellikle kendi sectigin (farkli anabilim dallarinda da olabilir) juri uyeleri karsisinda savunma yaparsin. Ama prestijli bir dergide hic yuzunu gormedigin, seni tanimayan ve yayin yaptigin alanda calismalar yapmis juri karsisinda savunma yapmak zorunda kalirsin. Sozun ozu makale didik didik incelenirken tezde o kadar inceleme yapilmaz genelde.

ikisi de önemli, ikisi de ground-breaking olabilir

yurtdısında artık tezler, makale seklınde yayınlanıyor (ornegın bızde yayınlanma zorunlulugu var), haylıyle tezın eskisi gibi bir nıtelıgı ve öenmi olmadıgı ıcın uluslararası bır sısteme yonlendırmeye calısıyorlar.
tabı makaleyı nerede bastıgında onemlı.
ornegın doktora tezını efsanevı bır teorı/kesıf vs. yaparsan ve ustune tez yerıne nature ya da science gıbı journallarda basarsan kım tutar senı.
yenı dunyada hersey impact factor.
yanı efsanevi bir tez yazdın, o universitende kaldı ne işe yarar, önemli olan bilim camiasının bundan haberi olması (maksat insanlıga hızmet degıl mı?)

aslında tez makaleden önemlidir veya makale tezden önemlidir denilemez. ikisi de akademik yayındır ve yapmış olduğu katkı aynıdır. eğer doktora tezin, makaleler gibi erişilebilir ve insanların anlayabileceği dildeyse makalenin yaptığı etkiyi yapabilir. zira binlerce atıf almış doktora tezleri mevcut.
diğer taraftan, doktora tezi komisyonun hakemliğinden geçer, ancak makale bir hakem sürecinden geçer. mesela eli yüzü düzgün bir dergi bizi şu anda süründürüyor. normal değil ama şu an toplam 14 hakeme gitti makale ve her hakem bir şeyler istiyor. hali ile de çalışmanın kalitesi artıyor.
türkiye'de danışmanın okumaya bile tenezzül etmediği tezle, makale bir değil tabii ki. ancak çok iyi denetlenmiş ve gayet erişilebilen tezlerin etkisi de önemli. bu tarz tezler malesef türkiye'de pek yok.

Soyle ki, benim dr. Yaptigum okulda, dr Tezi yerine uc tek isimli makale yazsaniz phd unvanini alabiliyorsunuz (savunup kabul aldiktan sonra tabii yine).

Bu durumda makale +1000

şurda detayı bulunuyor: ingilizcerevizyon.home.blog

bavula at.

çoğu kez cebimde bindim, kontrolde de, uçakta da hiçbir sıkıntı olmadı.

cebinde taşırsan sıkıntı yaratma ihtimalleri yüksek, ben bavula atıp geçiyorum. bir şekilde kontrole takılırsan da fitili veya taşı söküp önlerine bırakabilirsin.

Bavula koy, hatta boşver götürme derim.

Beraber seyahat ettiğim bir arkadaşımın sırt çantasındaki zippoyu görevliler aldı, açtı, içini söktü, emici pamuğu mudur nedir didik didik çıkardılar sonra da geri yollayıp bavuluna koydurdular. Sürreal bir deneyimdi.

zippo'yu alırlar da gazını bavula bile almıyorlar.

gazli cakmak dahi sinirli tasinabiliyor. zippo kesinlikle valizde tasinmali.

yurtiçi uçuşlarda cebimde ve kabine aldığım sırt çantasında çok taşıdım. yurtdışı hakkında bilgim yok.

Eşitlik kısıtları içeren bir doğrusal olmayan programlama modeli Lagrange Çarpanı kullanılarak çözülür. Eğer kısıtlardan biri eştlik değilse, o zaman Kuhn-Tucker Cpnditions kullanılır.

İngilizce bilin bilmeyin, aşağıdaki videoda adamın yaptıkları ile çözebilirsiniz.
www.youtube.com

L(x,y,lambda)=x+y-lambda*[2-x^2-y^2]

Bu fonks,onun x, y ve lambda'ya göre ksımi türevlerini alıp 0 a eşitlediğinizde, oluşan değerler min veya max noktası olabilir. Deneye deneye değerleri bulabilirsiniz.

optimizasyondan anlamam ama,

x^2+y^2=2 yarıçapı kök2 olan, z ekseni etrafında bir silindir = kısıt
x+y bir düzlem olmak üzere

max @x=y>0 ve min @x=y<0 noktalarında o halde 2x^2=2, ve x1=+1=y1, x2=-1=y2

dolayısıyla fmax = 2, fmin = -2 olur.

Aynı zamanda kısıtı kullanarak f(x,y)=g(x)=x +/- sqrt(2-x^2) fonksiyonunun min ve maksimumu da bulunabilir.

Küçük harf.

küçük harfle, evet.

bir alışveriş yaparken "puanı da kullanın" diyeceksin.

Telefona para/kontör de yükleyebilirsin.

adios falansa kredi kartı, uçak bileti alırken 3'le çarpılıyor.

youtube easter eggs diye ara.

mashable.com

Simdi isik hizinin sabitligi..... pardon, konuyla alakasi yok:))

predestination izle.

Can sıkıntısıyla alakalı, çok aktif bir yaşam varsa vakit de geçer. Ama hemen hemen kimse yaşamaktan sıkılmaz, yani vay amk bir ölemedik gitti demezsin kaç yıl yaşamışsan da.

vakit geçiyor, onlar yanlış biliyor.

Relativity?

2000den sonrasi sular sellee gibi geciyor. senin bahsettigin 90lardaydi.

Yavaş yavaş geçiyor... Yavaş olduğu için farketmiyorsun. Kaynatılan kaptaki kurbağa gibi...

hayatından teomanı çıkartınca düzeliyor valla.

Backup alıp, resetlemek.

mikrodalga fırında ısıtıyorum ben. hem cezve kirlenmiyor, hem taşmıyor, hem daha geç soğuyor.

mikrodalga + 1.
ama bardağı tam doldurmamak lazım yoksa taşabiliyor. bir de bardağın içine metal kaşık koyarsan köpürebiliyor.

edit: cezvede değil, bardakta koyun. mikrodalgaya metal konmaz.

mikrodalga içine metal koyulmaz, çevresi sütle kaplı olmasa aleti yakardın.

Biberonda sütü mikrodalgada ısıtıyoruz. Çok temiz ve zahmetsiz. Enerji israfı oluyor mu onu bilemiyorum.

@eksi sozluk e bir daha geldim" mikrodalgada ısıtınca benim sütler sanki daha çabuk soğuyor sanki :/

ben cezvede süt ısıtırken bi taraftan da kettle'da su kaynatıyorum. sütü bardağa döktükten sonra cezveye de kaynar su döküyorum dibini hemen temizliyor. hatta elim değmişken kaynar suyu döktükten sonra deterjanla temizleyip yıkıyorum şipşak.

nedense mikrodalga'da yapılan hiçbirşeyi sevmiyorum, o yüzden de uzun süredir kullanmıyorum.

yemişim mikrodalganızı.

sütü cezvenin içine koymadan cezveyi sudan geçir. sonra sütü koy. dibi tutmaz.

Teşekkür ederim. Mikrodalga da sütü pek sevmiyorum. Zaten mikrodalgam yok. :))

Su önerisini uygulayacağım ama pek işe yaramıyor sanki. Teflon cezveyi ilk defa duydum onu deneyeyim.

simdi superonline fiber+digiturk full paket kullaniyosan kesmez sizi kablonet.

o yuzden 29 tl'ye aldiginiz paketteki kanallar ve uydunetin hizi da sizin icin uygunsa beklediginiz hata :)

not: digiturk'ten kurtulabilmek icin receiver'i bayiye gidip firlatmak zorunda kalmistim. o konuda basarilar dilerim simdiden.

ben o kadar memnunum ki uydunet'ten 5 yıldır. bugün netsiz kalsam yine uydunet alırdım. 1-3-10 ve 50 mbps'sini kullandım. şu an da 50 mbps kullanıyorum. ben çok memnunum. lokasyon mecidiyeköy. burada hizmetleri iyi.

Ben kullaniyorum. Tek problem 25 gb akk olmasi.

Dolayisiyla 3 mbite dusuyor hiz.

uydunet en iyisi şu anda. bazı kanallarını internet üzerinden de izleyebiliyorsunuz.

Çuvalla para ödüyoruz başka yerlere.. Tabi ki süper fiyat hiç düşünme geç..

uydunet ve teledünya kullanıyorum. son derece memnunum.

Superonline'ın bir kampanyası var. IPTV + internet ile birlikte 50 lira civarına geliyor. Teledünyadan ben şahsen memnunum ama internet hızı bakımından yarışamıyor superonline ile. Bence dediğime bir bakın.

Oturduğun yerde uydunet kutusu olmayabilir, kontrol etmelisin. Mesela bizde yok, enayi gibi bayılıyoruz bir dolu parayı TTNET'e ve TiviBu'ya.

teledünya'da digiturke göre daha az kanal var.
29 liralık paket 10mbitlik 25gb akk'li pakettir.

kablo tv şebekesi varsa ve yukarıda dediklerim uygunsa geç.

Ben ikisini de kullanıyorum. 19 TL Teledünya 39 TL Uydunet' e veriyroum. TEledünya iyidir, sorunsuzdur ama kanal az. O yüzden D-SMART a geçmeyi düşünüyorum. Teledünya' da HD yerel kanallar yok denecek kadar az. Star HD vardı, geçen o da gitti. Aradım kendileri artık olmayacakmış.

Kablonet kullanıcısıyım. Teledünya HD + 10MB internete aylık toplam 50TL ödüyorum. Memnunum.

Kanal sayısı az demişler ama tv izleme alışkanlıklarına göre değişir. Bana göre çok bile!? İşiniz gücünüz yok mu, niye tv seyrediyorsunuz?

dexter

ilk ben yazcam, house of cards

house md. - 8 sezon / tıpla içli dışlı olmasan bile alttan verilen mesajlar olsun, sorgulanan şeyler olsun güzeldir.

house of cards bitmedi

Bored to Death. Üç sezoncuk bir şey, sonraki bölümünü heyecanla beklemezsin ama komik dizidir, gülersin.

angel(buffy the vampire slayer spinoff'u, izleyeceksen btvs de izlenecek)
battlestar galactica
caprica(bsg prequel'i)
chuck
dexter
futurama(7 sezon ama bölümler az ve kısa, ayrıca eğlenceli)
heroes(çok iyi değil ama gideri var, hiro hatrına izlenir)
house m.d.+1, keşke 8 değil 18 sezon olsa da biz de izlesek daha...
leverage, yine çok iyi değil ama gideri var.
nikita(lyndsy <3)
oz
revolution(final yapamadan iptal edildi, çok da iyi olmasa da bölümler sıkmadan izletiyordu kendini)
spartacus serisi komple izlenir gota dahil.
todd & the book of pure evil, iki sezonluk kısa ama gayet güzel bir dizi bu da.
torchwood(doctor who spinoff'u)
true blood, yine çok iyi denemeyecek ama gayet de izlenecek dizilerden...
how i met your mother, bölüm süreleri yarısı kadar olduğuna göre sezon sayısını da yarısı kadar sayarsak aslında çok uzun değil.
testees, tek sezon kısacık bir komedi. güzeldi...
angels in america, uzun bir film gibi daha çok.
lostu da izle bence


en azından bunları kesin izle
BSG
Chuck
Futurama
Dexter
House
Nikita
OZ
Spartacus
Todd...

bir ton dizi izledim, bence televizyon tarihinin başına gelmiş en iyi şeylerden;

forbrydelsen, ilk sezonu 20 saat, 4 günde bitirdim.

he eğer bunu izlemicem diyerek kaybetmek istiyorsan yukarıda önerilenlerden house md'e +1 verebilirim. ama her bölümden sonra bir dahaki bölüme hemen geçmeliyim demiyorsun, olay bitiyor çünkü. ama bazı bölümleri de bitirdikten sonra diğer bölümü açmadan edemiyorsun

oz

community,
futurama,
the office,
parks and recreation,
that '70s show,
chuck,
dexter

oz iyidir.
hapishane filmi. biraz şiddet ve ibnelik teması var.

yazılmamışlardan yazayım ben de. lost da bir fenomen sonuçta izle bir şey kaybetmezsin ilk dört sezon alıp götürüyor adamı.

bitmiş olanlardan:

(bkz: the wire)
(bkz: boardwalk empire)
(bkz: treme) (özellikle caz seviyorsan kaçırma)
(bkz: the 4400)
(bkz: scrubs)
(bkz: the lost room) (mini dizi zaten 4.5 saat sürüyor toplamda izlemediysen kaçırma)

bitmemiş olanlardan:

(bkz: the leftovers)
(bkz: true detective)
(bkz: vikings)
(bkz: game of thrones)

8

testlerde windows 8 kağıt üzerinde daha hızlı. Ama ben arayüzünden nefret ettiğim ve uyumsuz programlarım olduğu için hala 7 kullanıyorum.

8.1 U1

windows 7'nin işlevselliği, windows 8'in görselliği iyi.
ayrıca windows 8 için hızlı deniliyor ama bilgisayar 8 saniyede açılsa bile 2 dakika da kendine gelmek için harcıyor. windows 7 ise biraz geç açılsa da hemen kendine geliyor masasütünde.

8'i 2 haftadır filan kullanıyorum. hatta 8.1 şu an için 8 daha iyi. ama bilgisayar da yeni. ondan öyle gelmiş olabilir.

İkisini de uzun süre kullandım, 8'i çıktığından beri kullanıyorum. Sekiz daha iyi.

8.1

8.1

8.1 8 den daha iyi ve hızlı

150 bin falan :)

150 bini ben 4 yılda yapıyorum

@grimer günde 100 küsür km yürüyosun yani :)

Güzel soru aslında.

40 yıl (10-50 yaş arası) yürüyen biri, günde 10000 adım atsa, her adım 0.5 m'den yaklaşık 200bin km olabilir.

türkiye koşullarında, yürüyüş hızı (5 km/sa.) ile 3.240.000,00 km çıktı.
ortalama insan ömrünün 75 yıl olduğunu varsayarsak ve 7/24 yürürsen tabi... :))

referans noktan neresi? eğer samanyolu dışında sabit bir noktayı referans alırsan sadece oturduğun yerde 70 yıl boyunca 1.889×10^12 km mesafe katedebilirsin.

@ ron dennis

işin buralara geleceğini tahmin etmeliydim...
referans noktamız ak-saray olsun o zaman :)

Genc olumler: 70.000 km

Orta yas : 250.000 km

Yasli : 445.000

Bazi efsaneler 1milyonu da goruyor tabi.

Samsung tavsiye etmem. Etrafımda değişik modellerde 3 tanesini gördüm, kullandım.

iPad normal ya da mini tavsiye ederim.

ASUS'un 3G+WiFi özelliği bulunan Fonepad 7'leri var. Annem için aldık ve gayet de güzel kullanıyor şu an, sorunsuz bir alet. Superonline kampanyaları sırasında bunu sözleşmeli olarak veriyor, elden çıkartmak isteyenler daha jelatini açılmamışken 350-400 tl'ye satıyorlar. Bir araştırın isterseniz.

ipad kullanacağım iş için fazlasıyla pahalı. aslında asus memopad falan onlara baktım ama karar veremedim. o markalardan bir şeyler almak istiyorum. hedef rakamım 400 ve altı.

300 liraya samsung galaxy tab(gtp1000) vereyim sana? eski model falan ama isini gorur gayet, cm11/android 4.4.4 yuklu.

cc

CS6 kullanıyorum, herşeye yetiyor.

Gördüğüm kadarıyla improvementler ve cloud desteği haricinde süper bir gelişme yok.

www.adobe.com

el yazısına yakınsıyor. yazım çokzeldir bu arada, söylemeden edemeyeceğim ^^

klavyedeki f gibi. ama hızlı yazınca da p'nin çizgili hali gibi, yani el yazısı şeklinde yapıyorum.

o anki ruh halime göre değişiyor :p şaka bir yana benim de yazım güzeldir, görenler bayılır falan. ama benim -istemsizce- birkaç farklı yazı stilim var. hepsi de ayrı güzel. kullandığım kaleme göre falan değişiyor yazılarım.

normal yazım da el yazısı şeklinde olduğu için f'leri de aynı o şekilde yazıyorum. hatta şu resimdeki yazı stili birebir el yazım diyebilirim.

(git: www.haberlere.com )

Yazım bokum gibi. El yazısı şeklinde yazıyorum o yüzden, benden klavyedeki f kadar düzgün f çıkmaz.

yazı nasıl daha güzel gözükecekse öyle. bazen küçük boylu bir F yapıyorum mesela. ama nefret ediyorum ben f harfinden, t den de öyle. o kadar biçimsiz ve saçmalar ki okurken gözüme batıyorlar. çok çirkinler keşke kullanmasak.

Kimi zaman elyazısı modunda (şimdi baktım da Atatürk'ün elyazısına çok benziyor), kimi zaman klavyedeki gibi ancak alt çizgisi sola dolu kıvrık, integral işaretinin küçüğü gibi gibi...

dostum link kurbağa olmuş. göremiyorum oradakini ama benim yazdığım sanırım el yazısındaki oluyor. yukardan aşağı doğru gelip, alttan sola dönüyorum tam ortadan geçerek koyuyorum o f'nin ortasındaki şeyi.

Her ay kalan borcuna faiz işletiliyor. Dolayısıyla, ödeyeceğin zaman 2binden çok daha az faiz ödersin.

Banka erken ödemeyi kabul etmek zorunda değil. Dolayısıyla, eğer erken ödemeyi kabul etse bile senden ek ücret talep edebilirler. Bu duruma finansta "Reinvestment Risk" denir hatta. Bankanızla konuşun erken ödemeyi kabul ediyorlar mı, ediyorlarsa ne kadar ek ücret talep ediyorlar diye. Mantıken ödemeniz gereken faizle aynı veya biraz daha az/fazla olur diye düşünüyorum. Esasında bu hususlar sizin Kredi Sözleşmenizde yazar. Bir örneğini size vermiş olmaları lazım.

Tüketici kredilerde baştaki taksitler faiz, sondaki faizler anapara ağırlıklı olur. İlk iki taksitte (2.000/12)*2=333 lira faiz ödememiş, atıyorum 500 lira faiz ödemişsinizdir. Yani 2 ay içinde kapattığınız kredi için 333 lira değil de 500 lira faiz ödemişsinizdir farketmeden. Erken kapatırsanız kredinizi, kalan faizi ödemezsiniz.

Normalde 18.333 TL borcunuz kaldıysa bunu ödersiniz. Ancak reel olarak 17.833'ü sizin anaparanızdır. Bu bilgiler size gereksiz gelebilir ama bilmek işinize yarayabilir.

Kendini erkek arkadaşının yerine koysana, senin durumun yok babası kıza pat diye ev alıyor düğününü yapmaya hazır falan. Bu kadar ezmeyin karşı tarafın ailesini. Sen onu zengin olmadığını bildiğin halde sevdin ve evlenme kararı aldın, ona göre yaşamaya hazırlıklı olmak lazım. Artık babanın kızı değilsin sadece.

pek soru olmadı daha çok iç rahatlatma oldu ama :)
abisinin yaptığı gerçekten de öküzlük yani bu kadarı da abartı geliyor bana. akraba olcaksınız sonuçta insan en azından bir merhaba der.
şu süreçte siz birbirinizi kırmamaya bakın kolay atlatmaya bakın. baban da cidden yapacağını yapmış bence gerisini siz ikiniz halledin

e siz düğün sevmiyorsanız, sevgilinizin de düğün yapacak durumu yoksa düğün yapmanız dünyanın en saçma şeyi olur gibi geldi bana. nikah çıkışı ayaküstü basit bir ikram oldu bitti.
bir de emirkulu+1, evlenme sürecinde ve evlilikte ailenizin imkanlarını kullanırsanız onu ezmiş olursunuz, o dile getirmese, hatta farkında olmasa bile öyle olur. bir bakıma sizin imkanınız daha fazla olsa bile kullanabileceğiniz en fazla onun imkanları kadardır.

@emirkulu erkek arkadaşım evi istemiyordu ama babam sen bekarken alıyorum ister oturur ister satarsın dedi.. zaten evet erkek tarafında ayıp da olmasın diye daha fazlasını istemiyorum.

kendim de düğün istemiyorum ama iş çevremizi düşününce de yapmak lazım diyorum. ama o iş çevresine de güzel bi davet yapılmalı ki bi ton para. yani o kadar parayı vercek durum varsa tatile gidelim yada bi ev daha alalım daha iyi. ayy ne boktan işler yaa. aileler ve devlet karşısında rahatça sevişeceğiz diye türlü dertler şebeklikler.

ben gelinlik giymek istemiyorum annem duyunca ciddiye bile almadı lan :/

herşeyinizi eşinle birlikte ikiniz yapsanıza. gücünüzün yettiği ölçüde siz yapın, ailelere bişey yaptırmayın. bir de herkesin aile bağları, aileden anladığı farklı olabiliyor. bazı aileler çok bağlıdır birbirine, bazıları birbirini sokakta görse tanımaz. fakat evlerine gelen bir insana çıkıp bir hoşgeldin demek nezakettir, üstelik yabancı birisi de değil bu kişi. hiç değilse bir 10 dakika yanınızda oturabilirdi. ben de misafir hiç sevmem ama nezaket gereği hoşgeldiniz derim, biraz otururum yanlarında.

sana onun ailesi ne kadar tuhaf geliyorsa senin ailen de ona öyle geliyordur. sorunu sanki karşı tarafta görür gibi bir havan var. ilk olarak bu düşünceden kurtul derim. ikinci olarak ne sen ne eşin düğün istiyorsanız sırf ailenin zoruyla, sırf aman ayıp olmasın mantığıyla eşini düğün için zorlarsan evliliğe sıkıntılı bir başlangıç yapmış olursunuz. klasik bir laf ama aileleriniz değil, siz evleniyorsunuz. anlaşmaları, kanka olmaları falan gerekmiyor (bkz. bizimkiler). hayat ikinizin hayatı, artık senin ailen eşin olacak. annenin babanın kardeşinin akrabanın gönlünü yapmak hala birinci önceliğinse kusura bakma ama sıkıntı karşı tarafta değil sendedir.

işiniz yaş. allah kolaylık versin.

bence bu adet islerini bu kadar ciddiye almayin. sacmasapan adetleryüzünden dügünleri iskenceye dönüsüyo insanlarin. mesela demissiniz ki "bi anne hiç mi elini taşın altına koymaz" durumu yoksa ne yapsin? ama durumu var da bise almak istemiyorsa ben onu zorla istemenin rezillik oldugunu düsünüyorum. Sizin icin demiyorum bunu yanlis anlamayin, yani böyle yapanlar var.
benim esimin ailesinin de durumu yoktu ama ben zaten ailesini tanimadan esimi sevmisim, esimle evlenmeye karar vermisim, onlarin yapmadigi bir sey beni etkilemedi. normalde sözde nisanda falan altin isteniyormus. ben hic bir sey almadim onlardan. dügünde de onlar zor durumda kalmasin diye onlarin takacagini esim aldi. dügünü de sirf aileler istiyor diye yine esim kendi biriktirdigi parasiyla yapti. ben cok önemsemedigim icin hic öyle pahali isteklerim olmadi. belki yapmazsam icimde kalir diye de emin olamadigimdan yaptik acikcasi. masraf olarak uygun bir dügün yaptik. ama ucuz ve yaratici yöntemlerle farkli bir dügün oldu. sehrin ormanlik alaninda bir yer kiraladik, sandalye ve masalari kendimiz süsledik. platform kurduk. vs

bu ayri bir konu ama belirtmek istedim; dügün yapacak insanlari özellikle kazikliyor millet. sinir oldum ben o dönem. hic bir seyi klasik sekilde halletmedim. örnegin davetiyeciden davetiye almadim. tasarimci bir arkadasa tasarlatip matbaada bastirdim. 750 adet davetiyeyi 200 liraya. nikah sekerlerini malzemesini alip kendim yaptim. sandalyeleri ve ortami annemin tanidigi bir tül-kumas vs satan bir kadin cüzi bir rakam karsiliginda süsledi. uzun süre arastirip uygun bir ücrete dj buldum, organizasyon sirketi degildi, adamin paraya benim de dj e ihtiyacim vardi. cicegimi hic cicekciye dügün cicegi oldugunu söylemeden yaptirdim 15-20 liraya :)

son not: önemli olan esin ve aranizdaki sevgiyse kendi ailenin maddi üstünlügünü asla hissettirme.

Baban evi alsin ama oturmayin, kiraya verin kirasini da bir hesapta biriktirin. Cocuklarinizin egitim masrafi olarak kullanirsiniz, evi de ilerde cocuklariniza verirsiniz. Kimsenin bundan sonra ailesini de degistiremezsiniz, sevidigniz kisiyi zor durumda birakmayin. Erkekler kadinlara karsi sevgilerini o kadin icin ne yapabileceklerini göstererek kanitlarlar, kadinlar ise nelerden vazgececeklerini göstererek. Kücük gecici gösteris hevesleri icin, ya da ailenizin hevesleri icin erkek arkadasinizi ya da ailesini zor durumda birakmayin.

bir çok arkadaşım paralarından bağımsız olarak sade bir nikah artı kokteyl yapıyorlar. düğün falan pek yok artık. modaya uyup devam edin gitsin işte.

aile ilişkileri çok çok sorun değil bir yerden sonra ister istemez kopuyorsunuz ailelerden.

emirkulu dogru demis zaten de, aldirmamak gerekiyor karsi tarafin ailesine. cok cok tecrübem yok ama, her ailede var öyle umursamazlik degil de farkli sosyal beklentiler icinde olmaktan. gecen burda misafirlige gidince terlik önermemelerini saygisizlik olarak bulmus trumanshow vardi. öyle görmüs, beklemesi dogal. ama benim acimdan da sorulmasi bile extreme. benim aklima bile gelmez, karsimdakini sevmedigimden falan degil, cidden aklima gelmez.

bu sacma örnekten nasil baglayacagim dersen, cikip seni selamlamamasi ya da baska bir isle mesgul olmasi seni baglamamali. ben de cogu zaman isimi birakip sosyal zorunluluklari uygulamak, selam vermek, el öpmek su bu, yapmam. hele de fiziksel bir isle ugrasiyorsam cidden yarim birakip cikip geri dönmem. bu demek degil ki karsimdakine nefretim var. basina bir sey gelse, acil durumda oldugunu bilsem, yardima ihtiyaci, dertlesmeye ihtiyaci var bilsem, ne yapiyorsam birakip gelirim yanina. ama sirf selamlasmak icin isimi bölmem, seslenirim, birazdan gelecegim derim, sonra konusalim derim.

abi meselesi gayet normal, bazi insanlar böyle, kafalar baska calisiyor. garipsesende anormal bulmamak lazim ya da altinda cok anlam aramamak.

mali acidan biraz sikinti ama. o kisma kolay gelsin. yorumum olmaz.

Sizi desteklediğiniz takımın maçlarını misafirleriniz ile birlikte xxx kalitesiyle tasarlanmış özel odalarımızda izlemek için yyy'e davet ediyoruz.

Desteklediğiniz takımın maçlarını misafirlerinizle beraber özel odalarımızda ... servis kalitesiyle izlemeniz için sizi ...'e davet ediyoruz.

servis kalitesinden önceki boşluğa nasıl bir şey gelecek, orayı çözemedim.

tek cümle yerine 3 cümle yapsanız çok daha anlaşılır ve düzgün olur.

çok yorucu bir cümle bu.

Tam yani metro duragi

aştide inme sakın, söğütözünde in, hemen dibi.

Kalbiniz temizmiş, aynı dertten muzdarip biri olarak henüz yakın zamanda sitemimi dökmüştüm.

eksisozluk.com

Ben samimiyetsizlik olarak görmüyorum, hatta senin o dediğin mizahçılık etiğine sahip birçok eski çizerlerden daha ahlaklı buluyorum diyebilirim. Salih hiç karikatür aksatmıyor, sanırım sen böyle istiyorsun...

Çizmemişse çizmemiştir, çizememiştir, canı çizmek istememiştir, güzel bir espri bulamamıştır, problemleri vardır çizmeye vakit bulamamıştır, vs. vs. vs... Ben köşesini bulamayınca elbette eksiklik hissediyorum ama insanı şeyler bunlar. Takılma...

@franz kafka

"Çizmemişse çizmemiştir, çizememiştir, canı çizmek istememiştir, güzel bir espri bulamamıştır, problemleri vardır çizmeye vakit bulamamıştır, vs. vs. vs.." demişsiniz. Siz Ekşi Duyuru'nun bir kullanıcısı olarak istediğiniz soruyu sorar, istediğiniz soruya yanıt verirsiniz. Bu konuda tamamen özgürsünüz, verdiğiniz yanıtların doğruluğu sorgulanmaz, sorduğunuz soruların zeka seviyesi tartışılmaz. Çünkü bunu gönüllü bir şekilde, herhangi bir kar marjı gütmeden yapıyorsunuz. Oysa bahsettiğimiz dergilerin yazarları-çizerleri, sundukları içerikler için ücret alıyorlar ve bu ücret o dergiyi satın alan okuyucular tarafından ödeniyor. Haliyle özürsüz-kabahatsiz bir şekilde işini savsaklayan biri olunca tepki göstermemiz de doğal karşılanmalı...

@franz kafka,
Sanırım yazıda belirttiğim bazı noktaları atlıyorsun. "Her hafta yazmak ya da çizmek zorunda" şeklinde bir şey değil söylemek istediğim. Sadece köşesinin boş kalmasının -ki bunu sadece Umut Sarıkaya yapmıyor- bir açıklaması, mazereti, özrü olmalı diye düşündüğümü vurgulamak istiyorum.
ayrıca: cok sey hakkinda az sey bilen adam +1

ben de düşündüm aynı şeyi uykusuzda göremeyince.

dergiyi açıp bakıp umut bu hafta var mı diye kontrol edip bulamayınca geri bırakma şansınız da var, you know?

@mistreated

Dergiyi kurcalayıp rafa geri koymayı 'bedavacılık' addeden saygılı mizah okuru da var, how about that?

sizler bayiye kravat-ceket bi paket çikolata eşliğinde gidiniz o zaman azizim

Bize kızma güzel insan, çocukluğumuz TV'deki gazete-dergi reklamlarında "bayiinizden ısrarla isteyiniz" telkiniyle geçti. Biz de bayiimiz nezdinde çizerlerimizden ısrarla işlerine ve takipçilerine saygı göstermelerini istiyoruz. Hepsi bu...

hala mizah dergisi okuyan mı kaldı ya,twt,sözlük.capslar gündemi mizahi acıdan takip etmek için yeterli bence. bende uykusuzu umut için alırdım ara ara aklıma gelir dergiyi açar u.s yazısı karikatürü ararım malesef çoğu zamandır göremiyrum. bence çizerleri sadık sorgusuz sualsiz takip eden kitle şımarttı yoksa adamların keyfine göre mazeretsiz köşe çizmememk veya geçen haftaların tekrarını vermek kadar sorumsuz davranmalrına yolaçmazdı.

LG G2 çok iyi, olmazsa iPhone 5S.

ya yanlışlıkla buraya uzuun mükemmel bir cevap yazan yardımsever arkadaşın cevabını silmişim sanırım nasıl yaptım hiçbir fikrim yok görüyorsan özür diliyor ve yardımın için çok çok teşekkür ediyorum. valla nolduğunu anlamadım bi baktım yanıt yok :(

bu telefonlara 2000tl civari para verip 4-5 yil dayanmalarini beklemek yerine 1000tl'lik telefon al, 2 yil sonra degistir yine 1000tl lik telefon al. daha mantikli olur. hangi telefonu alirsan al 4-5 yil cok utopik sureler 3 yildan sonrasinda performans sorunlari vs yasamaya baslayacaksin ama 5 yil kullancam diye aldigin icin bosu bosuna kendine eziyet edeceksin. ureticiler guncelleme vermeyi birakacak vs. sana tavsiyem MotoX olur. bulabilirsen 2014 versiyonu. olmazsa 2013 de olur. yada nexus5 al. bu iki telefonda lg g2 ve xperia z2 den daha iyi performans gosterirler ve guncellemeleri aninda alirlar. fiyatlari da daha uygun.

@crucio evet 4-5 yılı biraz abartmışım galiba ama ne bileyim abim 4s kullanıyor 3 sene oldu neredeyse, zorluk çıkarıyordu 30 liraya batarya değiştirdi ios 8 yüklü olmasına rağmen telefon şu an mis gibi.
biraz da android'in karmaşıklığından (bana göre) bıkmış durumdayım dosyalar dosyalar telefonun içinde ne olduğunu bilmediğim binlerce şey. ondan iphone'a kayıyor gibiyim ama bilemedim işte. ama farklı bi açı oldu bu da teşekkürler düşüneceğim

Alakasiz olacak ama, telefonu telefon disinda, mevcut applikasyonlar icin, yani bir multimedia device olarak kullanacaksaniz, gidin 100 liraya bir telefon alin. Kasim gibi yeni iPadler cikacak, bir tane de ondan alirsiniz.

Bence z2 aralarında en kötüsü... hem de açık ara farkla.

Onun dışında da diğer iki telefon senin beklentilerine göre seçilmeli. Markaları unut aç youtube'dan incele işte bu dediğini al.

Yıllardır iphone kullanan biri olarak söyleyeyim 5 sene kullanırsın ama 3 3,5 sene sonra yavaşlayacak kullanımı keyif vermeyecek emin ol. Aynı durum android için de geçerlidir diye tahmin ediyorum.

@düşünüyorum öyleyse vurun ahahha hiç alakasız olmaz nitekim telefonu melefonu boşverip 11 inç macbook air almayı bile düşündüm :D yine de üst sınır 2000 bi telefon almak en mantıklısı gibi geldi. (biraz da babamın üniversiteyi kazanma mükafatı gibi, bundan sonraki elektronik alet ihtiyacımı bir şekilde kendim karşılamayı planlıyorum)

@youshookmeallnightlong asıl noktam bu işte, iphone 3,5 sene gider, belki atıyorum X telefonu daha iyidir ama 2 senede pert olur. teşekkürler

Gıda ve kışın yakıt yardımı, yardım edileni en çok sevindirenler. Şahsen bir de istismar edilen bebek ve çocuklara yardım edip onları kurtarmak bence herşeyden önemli...

Ancak bu yardım olayı malesef hastalığın iyileşmesine değil semptomlarını rahatlatlatılmasına yarayan ilaçlara benziyor. Hastalık aynen devam ediyor. Dilencilerden mendil almak, onlara para verip dolaylı yoldan sponsorluk yapıp dilenciliği beslemek de aynı olmasa da benzer...

Konu karışık, ucu rte ve paralele kadar gidiyor en iyisi susayım.

kafkaya katılmakla beraber somutlaştırmak gerekirse, el atılması gereken konuları önceliğe göre sıralayamayız fakat içlerinden bir tanesine yoğunlaşmak istedik ve kadının sosyal konumunu güçlendirmek için çalışmak istedik

örneğin yardım olarak kadınlara belirli bir miktar vermektense, kadınların kendilerinin bir iş kurabilmesi, girişimci olmalarını destekleyen, onları bu konularda güçlendirip sosyal ve ekonomik hayata katılımlarını sağlayan yapılara destek olmak daha kalıcı çözümler üretir, diğer türlüsü biraz vicdan rahatlatma oluyor.

bu aynı şekilde çevre, çocuk, hayvan hakları, kadın ve başka konularda da örneklendirilebilir

solo test
sudoku

o dediğin oyunları tek başına oynayarak çok süper pratik yapabilirsin. tavla mesela. zar at beyazı oyna. tekrar zar at siyahı oyna. kendi kendinle oyna.

aynısı satranç için de geçerli.

kağıdı bilemem ama, rubik küpü de tek kişilik...

(bkz: hearthstone heroes of warcraft)
aslında bildiğin kağıt oyunu.

@yalnux
bilgisayar aleti üzerinden oyun oynamak istemediğim için kağıt oyunu diye belirttim. çıktısını alıp oynayabileceğimizi sanmıyorum. bilgisayarsız falan oynanabilir mi bu oyun?

yani, isterseniz yapabilirsiniz, oyundaki kartlar zaten belli, sadece özelliklerini hazırladığınız kartlara yazarak kendinizce desteler yapabilirsiniz ve iki tarafın elini de oynayabilirsiniz.
ama tüm kart oyunlarında olduğu gibi sürpriz olasılığı ortadan kalkar.
gerçi bu oyunda ben yeni olsam da, bir süre sonra sürprizleri de hesaplayabiliyorsunuz aslında.
www.hearthhead.com

Şarj edilebilir olanları şarj edebilirsin.

Evet şarJ edebilirsiniz ama cihazınız uzun zamandır beklemişse kontaklarında paslanma vs olmadığına dikkat edin. ŞarJ da uçok uzun bırakmayın. Resimde o pillerin kaç mAh olduğu okunmuyor. sizin ŞarJ aletiniz 280mA veriyormuş, slot başı, atıyorum piliniz 2000 mAh ise 7 -8 saat de şarJ olur.
Not: J lere Z lere dikkat!